KIJ COLİG
Kaldırımsız caddelerde büyüdük.
Yaşımızı ve zamanı bilmeden…
Yamasına yırtığına aldırış etmeden
Üstümüzün başımızın.
Yağmur damlaları alnımıza alnımıza vururdu
Maç dönüşü Düzağaç’tan Afatlar’a giderken.
Bazen sağyer suyundan geçerdik,
Bazen Çabakçur köprüsünden.
Ayaklarımızı korkuluklardan aşağı salar, dinlenirdik.
Korkusuzca.
Vakitsizdi takılmacalarımız,
Bilmezdik eve gidiş zamanlarını.
Mevsimsizdi vakitler,
Onun için her gece takılırdık.
Çok ayakkabılar eskittik Arnavut taşlı yollarda.
Bazen bir babanın haykırışıyla yırtılırdı en koyu sohbetlerimiz,
Bazen de bir arka sokaktan geçen,
Islığıyla sevdiğine mesaj gönderen…
Bir Afat’lı dostun yüreğine giderdi hayallerimiz.
Bize Afat çocuklar derdi büyüklerimiz.
Çünkü biz Afatlar’ın çocuklarıydık.
Yüreğinde bilinmeyen afatlar kopan.
Hamal Seyfo’nun un çuvalına omuz verirdik,
Yardım olsun diye gurur duyarak.
Xal xelilin at arabasına takılırdık muzurca.
Bilirdi bizi, herkes bilirdi yüreğimizi.
Teşekkürleri de kızmaları da tebessümleydi.
Üşüyünce sırt sırta verirdik.
Dostlar düşmana karşı sırt sırtta verir alışkanlığındandı,
Bizimkisi.
Düşüşlerimiz çoktu kanatan, acıtan…
Acılarımızı düşlerimizle iyileştirirdik.
Her birimizin farklıydı düşleri.
Birbirine benzemesin isterdik.
Gerçekleşmese de düş zenginliği yaşamak isterdik.
Lime lime doğrardık kötülükleri.
Huzur isterdik semtimize.
Küçüklerimize abi, büyüklerimize kardeş,
Her anneye babaya evlat olurduk.
Çünkü Mirzanın gözü pek çocuklarıydık.
Her tandır bizim,
Her ekmek pişiren annemizdi.
Biz ekmek zenginiydik.
Acılarımızı da ekmeğimizi de bölüşürdük.
Her şeyimiz hovardaca,
Her birimizin bir de gizli sevdası vardı.
Söylemeye utanırdık.
Yüzümüz kızarır konuyu kapatırdık.
Bakılmazdı semtin kızına yan gözle
Her şey yürekte yaşanırdı.
Bize Kıbrıslı derlerdi, her birimiz bir köydendik.
Haşindik ama serçe kırılganlığında severdik.
İncitmezdik nazenin yürekleri.
Halel düşürmezdik sevdamıza.
Çünkü biz tankların gölgesinde büyüyen
Kıbrıslı çocuklardık…
Tenekeden kulübeler yapardık.
Isınmak için naylon, karton yakardık.
Dumanında kaybolurduk,
Bahane ederdik dumanı .
‘’Gözüme duman kaçtı’’ ondandır gözyaşım diye.
Oysa bir sebebe ağlardık bazen.
Kas katı görüntünün altında.
Yufkaca yürekler taşırdık.
Bazen ıslanmış bir kedi yavrusu,
Bazen de taşlanmış yaralı bir köpek.
Sığınırdı kalabalığımıza.
Onları da ayrı severdik.
Sevgiye susamış herkese yüreğimizde yer yapardık.
Evet, Mazra Fakirliydik.
Ama yüreği zengin sofrası…
Yüreği gül gibi çocuklardık.
Çünkü biz Mazra Fakir çocuklarıydık…
Sinemaya Cüneyt Arkın’ı izlemeye giderdik.
Okulda her birimiz bir Cüneyt Arkın.
Bazen de Pazar sineması etkisinde kovboylaşırdık.
Nara atan sarhoşa kafa tutardık.
Zifiri karanlıkta gecelerin hakimi,
Semtin kabadayılarıydık.
Bazen bir harabede betona,
Bazen de bir parkta çimlere uzanırdık.
İzlerken gökyüzünü kendimiz için hayal kurardık.
Uyumadan pencerede beklerdi annemiz.
Geçte olsa eve dönerdik.
Yarın bir daha toplanmak için.
Şimdi birçoğumuz dede olduk.
Göçüp gidenlerde var.
Ama hiç vazgeçmedik çocukluk huylarımızdan.
Halen toplanırız Haydar’ın Kahvesinde
Artık eve erken gidiyoruz
Ama pencere Annemiz değil,
Kapıda çocuklarımız gözler yolumuzu
Hiçbir şey eskimedi hayatımızda
Her şey ilk günkü gibi yeni
Çünkü biz Yeni Mahalle çocuklarıyız.
Zaman ne çabuk geçmiş değil mi dostlar?
Nasıl da çocukluğumuzu aldı saçlardaki aklar.
Ömrümüze ömür eklenmiş.
Kalabalığımıza yalnızlık,
Zaman sel misali,
Zaman su.
Her türküye sevdamızdan ekledik.
Kavuşmayan aşık bakışıyla.
Şimdi çocuklar bize pil Çolig diyorlar.
Biz ise kendimize KİJ Çolig.
Yazan:Musa Apuhan